18. Yüzyıl… Amerika veya Haiti’de zenci bir kölesiniz. Günde 16 saat ağır iş, sürekli dayak, doğru düzgün yemek içmek yok… Ve kaçma şansınız da elinizden alınmış. Hayal edebiliyor musunuz? Bu durumda ne yaparsınız? Ne yapmalısınız?
O durumda bile dua edemez misiniz? Tanrıya inanmayan Budistlerde bile dualar vardır. Ya da belki telkinler mesela! Ne telkin edersiniz? Ne telkin etmelisiniz? Zaten bilinçli zihin çok da güçlü değildir; çabuk yorulur, önermeleri çok uzun zamanda çözer, dikkat hataları yapmaya da çok meyillidir… Telkinlerle bilinçaltınıza etki edebilirsiniz. Öncelikle sormanız gereken şey ‘Ne telkin etmeliyim kendime’ olabilir mesela. Veya mesela ‘Ne yapmalıyım dünyada bulunduğum sürede’ sorusu çok iyi olabilir.
İsihazm diye birşey vardır doğu ortodokslarında. İsa duası denen çok kısa bir duayı bir seferde 100 kez, günde de birkaç sefer tekrarlarlar. Bazı mantraların aksine o çok kısa duanın anlayarak tekrarlanması gerekir. Anladığım kadarıyla bunu günler ve aylar boyu yaptıkça bu insanlar bilinçaltlarında biryerleri aktif hale getiriyorlar ve örnek olarak verdiğimiz bu uygulama zaman içinde insanı olumlu anlamda çok farklı noktalara getiriyor.
Çok mistik şekilde açıklanabilecek pekçok şey aslında beynin sırlarının çözülmesiyle uçtu kaçtıdan fersah fersah uzak şekilde açıklanabilir. Büyük bilimadamı Arthur C Clarke çok yüksek teknolojilerin büyüden ayırd edilemeyeceğini zaten söylemektedir. Mesela insanın herşeyi bilebilmesi anlamına gelen jain terimi ‘Kevala Jnana’ da aynen böyle birşeydir. İnsan eğer bir konuda sakinliğini koruyamazsa kanaatleri ya çok iyimser ya çok kötümser olur ve eli ayağına dolaşır. Ama sakin olabilirse o zaman elindeki işi çok kolay çözer ve oldukça iyi sonuçlara varabilir.
Can çıkmadıkça ümit kesilmez. Kurtuluş herkes içindir. Herkes bu dünyada bir şekilde acı çekiyor. Ama samimiyetle isteyen herkes ilahi güzelliklere kavuşabilir.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!