Komplo teorilerine teslim olmak yanlıştır. Fakat komplo teorilerini tamamen reddetmek de yanlıştır.
Birbirinden bağımsız kültürlerde ortak olan Nuh Tufanı ve başka pekçok şey, climategate ve denialgate, global sağlık sisteminde dönen ve afişe olmuş numaralar, MKUltra ve Monarch programlama gibi beyin yıkama teknikleri, özellikle Thylacine başta olmak üzere çok kesin kanıtlara rağmen varlığı inatla inkar edilen kriptozoolojik türler…
Reptilian ve düz dünya gibi fazla uçuk teorilerin varlığının farkındayım. Ama yukarıda saydığım gibi belgelerle ve başka şekillerde kesin olarak ispatlabilen anomaliler de var ve bu anomaliler global düzenin bizden birşeyleri sakladığına dair şüpheler uyandırıyor. Aslında bunun için haklı sebepleri de olabilir. Aslında işler iyi gitseydi bu tür yazılar kimsenin umurunda olmazdı. Fakat global ekonomik büyüme tıkandı; tarım alanları verimsizleşiyor; birçok insan temiz suya ulaşmakta zorlanıyor; okyanus kirliliği, hava kirliliği ve kuraklaşma inkar edilemeyecek boyutlara ulaştı; global doğum oranları ise yaklaşık 50 yıl sonra çok ciddi sıkıntılar yaşanacağına işaret ediyor… Yani kısacası birşeyler yanlış gidiyor ve bu global toplumun bazı kesimlerinin şimdiden canını yakmaya başladı.
Obskürantizmden şikayet ediyorlardı. Özgür düşünceyi, şüphe etmeyi, aklı, sorgulamayı kutsal sayıyorlardı… Şu anda öyle mi? Bilhassa sağlık meselesinde ama aynı zamanda diğer konularda da kanıt istediğimizde; ‘Bilime güvenin’, ‘Bilim karşıtlığı yapmayın’ şeklinde cevap alıyoruz. Kanıt vermiyorlar ve onların delil vermeden söylediği görüşleri sorgulamaksızın kabul etmemizi dayatıyorlar. Ya da mesela devridaim meselesinde eğitimcilerin öğrencilere, ‘Böyle bir cihaz iddiasıyla gelen birisini muhatap almayı dahi reddedeceksiniz’ şeklinde telkinler verdiğini biliyoruz. Bir iddiayı test etmeyi dahi reddetmek bilimsel midir? Giordano Bruno’yu hatırlayın ve neden yakılarak idam edildiğini! Bedel ödeyerek günümüze gelmiş olan düzen günümüzde uğruna bedel ödediği değerlerini çiğniyor.
Radyometrik tarihlerde oynandığı söyleniyor. Yapay uyduların saatlerinin bilerek geri bırakıldığı söyleniyor. Antarktika’da bir dönemler insanların yaşadığı söyleniyor. Birçok şey söyleniyor. Tabi ki de onlara %100 doğru diyemeyiz ama bilimsel establishment’ın doyurucu kanıtlar sunmayı inatla reddetmesi ve bu kişileri de bilim karşıtlığı ve komplo teorisyenliği şeklinde damgalaması ciddi şüpheler uyandırıyor.
Şunu da söyleyeyim ki reptilian ve düz dünya gibi çok uçuk teorilerin en azından argümanları arasında tamamen yanlış olmayanların çıkması da gayet mümkündür ve en azından delillerinin incelenmesini hakediyorlar. Fakat her teoriyi de kayıtsız şartsız kabul etmek de bilim dinine teslim olmak kadar yanlış bir duruş olacaktır.
Birçok komplo teorisyeninin niyeti işten fayda sağlamak. Bu kesin. Ama çıkarcıların bile söylediği istisnasız herşeyin yalan olduğunu da söyleyemeyiz. Aynı şekilde establishment’ın da her söylediğinin doğru olduğuna dair hiçbir kanıt yok.
Komplo teorilerinde denge kurmak çok önemlidir. Dediğim gibi iki tarafa da teslim etmeyin kendinizi. Aklınızı kullanın. Gerçeğe ve doğruya ancak böyle ulaşabilirsiniz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!