Devrimcilik, çok ulvi bir idealdir. Ama doğa kanunlarını değiştirmediğiniz müddetçe devrim yapsanız da hiçbir işe yaramaz. Mesele doğa kanunları! Çünkü kötü olan, yanlış olan doğa kanunlarıdır! Doğa kanunlarını değiştirmenin imkansız olduğunu söylerler. Ama son 100 yılda insanoğlu imkansız denen pekçok şeyi başarabildi. Okült ve paranormal neden reddediliyor? Halbuki bilim, özgür düşünce ve sorgulamak değil midir? Şimdi bilime aykırı iddialar var. Araştırmamamız, sorgulamamamız ve üstünde düşünmememiz için nasıl bir sebeb olabilir?

Fransız devrimi yapıldı, Ekim devrimi yapıldı; ama hepsi sonunda yıkmaya yemin ettiği geçmişten daha az kötü olmayan birer canavara dönüştüler. Acı çektirmeyi sever insan. Öldürmez; ölmek için yalvaracak hale getirir. Çünkü doğası budur. İnsan, diğer hayvanlara göre çok daha kompleks eziyetleri akıl edebiliyor. Gerçi diğer hayvanlar akıl edebilse yapmazlar değil! Ahlak, erdem; toplumların ve medeniyetlerin olmazsa olmazıdır. Ama bazıları kazanırken bazıları kaybeder! Bazıları efendi olurken bazıları köle olur! Dünya neden böyle yaratıldı? Okült ve Paranormal ile açıklamak gerekebilir bazı şeyleri! Doğa kanunları belki de değiştirilebilir. Ama değiştirilmeli midir ki? Acı olmazsa bilgelik olmaz! Acı olmazsa felsefe olmaz! İnsanın bir sıkıntısı yoksa neden birşeyleri değiştirmeye çalışsın ki? Veya mesela neden birşeyler için yırtınsın ki? İstisnasız herşey sorgulanmalı! ‘Ama’ ve ‘Fakat’ yok! Ama hiçbir sistem, hiçbir medeniyet kendi temellerinin ve değerlerinin sorgulanmasını istemez. Peygamberlere niye kavimleri eziyet ediyordu zannediyordunuz? Çünkü peygamberler geldikleri kavimlerin düzenlerinin ve çıkar sahiplerinin işlerine gelmeyecek vaazlarda bulundular! Sadece sevgi, barış, kardeşlik diyor olsaydı İsa’yı neden çarmıha gersinler ki? Ama peygamberlerden yüzyıllar geçtikten sonra düzenler ve çıkar sahipleri; sözde sahip çıktıkları ve benimsedikleri büyük insanların sözlerini, vaazlarını, görüşlerini istedikleri gibi değiştirip işlerine gelmeyecek halden işlerine gelecek hale getiriyorlar. İslam’da bahsedilen ‘Tahrif’ bu değilse nedir? Sadece öylece duran bir heykelin kimseye zararı yoktur! Zararı olan şey çıkar sahiplerinin çıkarlarıdır!

Acı ve keder, bilgeliğe götürüyorsa bu kayıp mıdır? Köleler nasıl özgürleşir? ‘Başarı’ olarak tanımlanan şeylerin ne kadarı gerçekten başarı olarak adlandırılmayı hakeder? Neden size söylenen şeylerin doğruluğunu veya yanlışlığını araştırma, düşünme, sorgulama ihtiyacı hissetmiyorsunuz? Hayatınız nasıl? Mutlu musunuz gerçekten? Emin misiniz? Gerçek, doğru, iyi, güzel; sizin için ne kadar önemli? Dünyadaki sürenizi ziyan etmediğinizden gerçekten emin misiniz? Peki ya ‘Deney ve gözlem’ dışında başka bir yol veya bir sürü yol varsa? Olmadığını nerden biliyorsunuz? Pek çok konuda yanılmadığınıza gerçekten de emin misiniz?

Ben; Gazali’yi de Satanizm’i de okurum ve birbirinden çok farklı, hatta yer yer çelişebilen kaynakların okunmasını ve irdelenmesini şiddetle savunurum. Haredi Yahudiliğine, Tradisyonalist Katoliklere ve benzeri koyu dindar pek çok anlayışa ciddi ilgim var. Ama aynı zamanda da bu görüşlere zıt sayılabilecek Sol El Yolu, Yang Zhu, Max Stirner, Nietzsche, Ayn Rand gibi bireyci ve farklı düşünceler ile düşünürleri de ayrıca önemsiyorum. Hayatımızı çöpe atmadığımız, ziyan etmediğimizden nasıl emin olabiliriz? Tabi olmayan bir şeyin varlığından emin olmak da iyi birşey değildir elbette! Doğa kanunlarının değiştirilemeyeceğini kim söylüyor? İlk arabalar çıktığı zaman da saatte 30 kilometreden daha fazla hızın insan bedenine zarar vereceğini ve basit işlemler yapabilen oda büyüklüğünde bilgisayar ilk üretildiği zaman ‘dünyada icad edilecek başka birşey kalmadığını söyleyenler yok muydu? Şu anda günümüz global yerleşik düzeni deney ve gözleme saplanmış durumda! Elbette ki birilerinin ciddi çıkarı var. Binlerce yıllık dünya mirasını neden değersiz sayıyoruz? Metakoloniyalist zihniyet, diğer bütün kavimlerin binlerce yıllık birikimini yok etmeye and içmiş ama batı medeniyeti de aydınlanma öncesindeki gene binlerce yıllık olan birikimine düşman olmuş durumda. Beklenmeyecek bir şekilde Sovyetler tarafı bu tarz konulara daha açık görüşlü bakabiliyor. Mesela günümüzde Grozni’de ciddi ciddi cin hastahanesi kurmuş durumdalar. Veya KGB, finansman bulmakta sıkıntı çektiği dönemde bir sürü kahin üzerinde denemeler yapmış ve sonunda da bazılarının oldukça yüksek doğruluk oranlarına sahip olduğu noktasına gelmiş.

Dünya kötü bir yer! Ama bilgelik iyi birşeydir! Tabi sorgulayablirsiniz bu dediklerimi; bir sakıncası yok! Zaten bir bilgi, kimden gelirse gelsin muhakkak sorgulayın ve mümkünse de karşıtlarıyla karşılaştırın. Düşmanımız çok! Ahlak ve erdemden bahsediyorlar! İnsan kendisinden sorumludur! İnsan iyilik beklememelidir; yalnızca kötülük beklemelidir! Sizi sömürmek ve sağmak, herşeyinizi de elinizden alıp sizi köleleştirmek isteyen pekçokları var! Haiti isyanı ve bir bakış açısından da Ekim devrimi dışında başarıya kavuşmuş köle isyanı yok. Ama mesela Çin’in tarihinde defalarca köylü isyanı çıkmış ve en azından bazıları ciddi başarıya kavuşmuş! Ezik olmak, köle olmak kolay birşey değildir. Efendiler her zaman kendini korumaktan aciz olmamızı ister. Medeniyetleri kuranlar kölelerdir; köleler olmasaydı efendiler pis ve ağır işleri kendileri yapmak zorunda kalırdı ama asla da yapamazdı çünkü sayıları her zaman yetersiz kalırdı! Ama şu da var ki bugüne kadar ölümden kaçabilen olmadı! Bir insanın ömrü on bin yıl, milyon yıl, milyar, trilyon yıl olabilir ama gene de ölümün o süper kimseyi bulmayacağının bir garantisi var mıdır? Üstelik terketmek istemediğimiz dünya acıyla, kederle, eziyetle, ziyanlıkla dolu bir yer! Ama akıl etmek kolay değil! Zaten derdi tasası olmayan insan niye farklı birşeylere yönelsin ki? Rahatı yerinde olan insan işine gücüne bakar. Her zaman yenilikleri, yeni şeyleri rahatı yerinde olmayan insanlar yapmıştır. Özellikle yazısı olmayan toplumlarda pek çok bilgenin adı bize gelmedi; ama atasözleri ve sözlü gelenek diye birşey de var!

‘Dünya sizi terketmeden siz onu terkedin’ diyordu bir bilge! Bu dünyada ne iyidir? Ne güzeldir? İyi ve güzel nedir peki? İnsan yaşarken ne yapmalı? Dünyadaki süresini ne ile geçirmeli? Neyi sormalı? Neyi sorgulamalı? Neyi istemeli? ‘Başarı’ olarak neyi adlandırmalı? Pek çok şey söylenebilir elbette! Biri birşey diyor, biri bambaşka ve tam tersi birşey söylüyor. İkisi de aynı anda en azından kısmen de olsa haklı olabilir. Ama ne kadar ve nerede nasıl haklı? Gerçi şu da varki düşünmenin, sorgulamanın bedeli çok ağırdır. Bazen de yanlışı görürsünüz ama eliniz kolunuz bağlıdır. Sakin olmak, sakin kalabilmek, sakinliği koruyabilmek; bazı zamanlarda büyük maharet isteyen birşeydir. Ciddi de pratik ve talim ister. Ama başarabiliyorsanız ne mutlu!

Hakkımızda Hayırlısı!

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir