Kelime anlamı çok saçma. Ama ‘Muhafazakar’ kelimesinin düz anlamı ile terim anlamının günümüzde neredeyse ters anlamlı olduğunu göz önüne alırsanız hiç de saçma gelmeyecektir.
Muhafaza etmek; bir şeyi korumak anlamındadır. Günümüzde muhafazakarlık kelimesinin terim anlamı ise özellikle aydınlanma öncesi değerleri savunmak, benimsemek, desteklemek anlamındadır. Günümüzde kelime anlamıyla muhafazakarlar ise feministler, eşcinsel evlilikleri savunanlar, militan ateistler, militan darwinistler vsdir.
Peki ben neyi savunuyorum? İnsanoğlunun birikimi 300 yıllık değil binlerce yıllıktır. Voltaire, Jean Jacques Rousseau ve özellikle Hegel gibilerin dogmaları uğruna neden Talmud, Buddha, Fajia, Lao Tzu, Animizm gibi binlerce yıllık dünya miraslarını reddediyoruz? Onlar da çok değerli şeyler söylediler ve onlar bizden daha geri bir insan ırkı değildi. Hegel, tarihi insan ömrü gibi görür. Bu dogma günümüzde neden hiç sorgulanmıyor? Halbuki ben ‘İstisnasız herşey sorgulanmalı’ diyorum.
Aslında benim bu görüşlerimi 3 aşağı 5 yukarı Rene Guenon ve Tradisyonalizm de söylemektedir. Aslında Tradisyonalizm, İslam dininin kendisinden başka birşey değildir. Rene Guenon direkt İslam kelimesini kullansaydı avrupalı okuyuculara itici gelebilirdi ve bu yüzden de İslam yerine Tradisyonalizm kelimesini kullanmış ve arapça terimler yerine özellikle sanskritçe olanları tercih etmiştir.
Peki ya ben ne istiyorum? Global bir devrim! Osmanlıya matbaanın gelmesini geciktirenler kitapları elle çoğaltanlardı; fetvalar işin sadece bahanesiydi. Ve günümüzde devridaim jeneratörleri, sentetik yerçekimi, laboratuar yapımı organlar, uzay kolonileri ve çok daha fazlası günümüzde biz sıradan insanların kullanımından çeşitli nedenlerden dolayı kaçırılıyor. Günümüzde tanrılaştırılan bilim; Thylacine, geçmişteki uzay kolonileri vs gibi pekçok şeyi de bize söylemiyor. Ama tabi sadece bunlar değil! Amerikan iç savaşında güneyli köle sahipleri kuzeyli işçi çalıştıranlara ‘Sizin işçilerinizin durumu bizim kölelerimizden farklı değil’ diyordu. 3 aşağı 5 yukarı bakıldığında da gerçekten öyleydi. Ekim devrimi ise bu maaşlı köleliği kaldırmak için olmuştu ama bu seferde insanlar devletin kölesi haline gelmişti. Kölelik o formda veya bu formda illa devam edecek fakat en azından şartlarını düzeltebiliriz. Plazada çalışanların pekçoğu zihinsel anlamda bir ameleden çok daha ağır şartlarda çalışıyor; zihinsel baskı nedeniyle bir türlü dinlenemiyor ve ‘Çocuğunun okul taksitleri’ gibi bazı nedenlerden dolayı da işi bırakması imkansız. Mental işlerde çalışan birisi bana şöyle demişti: Hamal günde 8 saat çalışır, akşam evine gider ve mis gibi uyur; ancak ben asla böyle olamıyorum.
Günümüz kapitalizmi ‘Tüketmekten başka mutlu olma yolu yoktur’ dogmasını hepimize dayatıyor ve dindarlık gibi alternatif ve rakip yolları da yoketmek için elinden geleni yapıyor; aksi halde ürettiği malları satın alacak kimse olmaz. Ayrıca tüketim çılgınlığı bir işe daha yarıyor: İnsanlar reklamlarda veya başka yerlerde gördükleri şeyleri alabilmek için borç altına giriyor ve o borcu ödeyebilmek için mecburen çok da iyi olmayan şartlarda çalışmaya mecbur kalıyor. Böylece hem kapitalistin ürettiği mal satılıyor, hem işçiye ödediği para geri alınıyor, hem de işçinin işverene itiraz etmesi imkansızlaşıyor. Ama dindar olan veya benzeri başka bir yolda olan bir insan mutluluğu başka kaynaktan alabildiği için bu çarkın içine girmiyor ve dolayısıyla kapitalist patron’un işleri çok zorlaşıyor. Zaten İmam Humeyni de kendi devrimi için ‘Bu devrimi ucuz karpuz için yapmadık’ demiştir.
Muhafazakar Devrimcilikten en azından benim anladığım işte bu. Katılabilirsiniz veya katılmayabilirsiniz. Belki irkilmiş bile olabilirsiniz. Ama en azından dostça bir tartışmaya şans verin!
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!