Matbaanın Osmanlı müslümanlarına gelmesini geciktirenler kitapları elle çoğaltan yazıcılardı; fetvalar ise işin sadece bahanesiydi…

Şu anda yazıcılık kalmadı ama işini kaybetmek istemeyen trilyon dolarlık başkaları var. Çok daha müreffeh bir dünyada yaşamıyorsak onlar yüzünden. Gerçi daha müreffeh bir dünyada da sıkıntılar olacak; hatta belki ‘Keşke eskiye dönebilsek’ bile diyebiliriz. Birçok şey tartışmaya oldukça açık.

Geleceğe dair bir yandan çok umutlu, bir yandan çok umutsuzuz. 20 sene önce cebe sığabilecek bilgisayarların hayalini kurardım ve şimdi bu satırları oradan yazıyorum. Ama katastrofik felaketler bekleyenler de az değil.

Dünya hayatında gün günü tutmaz. Önemli olan bir adım dahi olsa ileriye gidebilmektir. Kapitalizm ve düzen ‘Tüketmekten başka mutluluk kaynağı yoktur’ dogmasını dayatıyor. Sonuç olarak da felsefe ve bilgelik hayatımızdan çıkmış durumda. Din kesinlikle kötüye kullanılmaya oldukça açık birşeydir; ama bu kendisinin kötü olduğu anlamına gelmez. Tabi dindarlık tüketime dişli bir rakiptir. Bu konuda yapılacak en iyi şey bana göre istisnasız herşeyin sorgulanması olacaktır.

Teknolojik tekilliği bekliyoruz. Müreffeh bir çağın başlangıcı veya insan soyunun sonu olabilir. Çok da önemi yok bence. Yaşlanmamayı başarabiliriz ancak hala başka ölüm türleri ihtimal dahilinde olacaktır. Ayrıca hayat zaten eziyet çektirmiyor mu? Ha bu eziyet ha başka eziyet; değişmeyen şey eziyetin varlığı değil midir?

Önceki bazı medeniyetler muhtemelen uzaya çıktı ama bunlar tarih kayıtlarından özellikle silindi. Mesihlik iddiasıyla çıkacak pekçokların önünü kesmek istemeleri gayet mantıklı ve bu tez bence uzaylıların bizi ziyaret ettiği tezinden çok daha güçlü. Bir de Fermi Paradoksu var! Akla en yatan ihtimal sinyal gönderene kadar yokolmuş olmalarıdır ki yanılıyor olmayı ümid ediyorum.

Pekçok teknoloji engelleniyor. Yediğimiz zehir, içtiğimiz zehir, soluduğumuz zehir… Gerçi hiçbirşey sonsuza kadar sürmez… Hayat her zaman zordu! Geçmişte Çiçek, Kuduz ve Kıtlık vardı; bugün bunlar yok ama başka şeyler var. Türkiyedeki insanlar sorunların sadece Türkiye’de olduğunu zannediyor; halbuki sorunların hepsi global; biz sadece kendi ülkemizde olan biteni görüyoruz; ve de denize düşerken yılana sarılıyoruz.

Devran illaki dönecek. Ama bizim bunu göreceğimizi garanti edemem. Zaten her zaman sıkıntı vardı. Zaten bazı filozoflar dünyayı Tanrının değil şeytanın yarattığını iddia etmiştir.

Aslında tek yapmamız gereken ilerleme ve gelişme. Dünü bugününe eşit olan zarardadır. Sıkıntı hep olacak. Pekçokları toplumsal çözümler aradı ancak bence insan sadece kendisini kurtarabilir. Zaten kendini kurtaramamış bir kişi başkalarını nasıl kurtarabilir?

Zorluk her zaman olacak. Bazı günler görece iyi bazıları ise kötü olacak. Sakin kafayla düşünmek her zaman en iyisidir. Tabi bu bazen çok zor olabilir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir