Çin’i inceliyorum, Hindistan’ı inceliyorum, Afrika’yı inceliyorum, Sibirya’yı inceliyorum… Aslında buralarda yaşayan insanlar nispeten güzel şeyler yapıyor gibi… Ama gene de bir atıllık, bir kötü yönetim, bir yetersiz ve boşa kullanım seziyorum sanki…

Kapitalizmin artıları ve eksileri vardır. Komünizmin de öyle. Karma ekonomi için ise ikisinin kötü yönlerini aldığını söylerler. Peki ya ikisinin de iyi yönlerini nasıl alabiliriz? Bence sorun aşırı kapsamlı bürokrasi ve yasal sistemde. Hantallaştırıyor. Gereksiz yere ayak bağı oluyor. Devletin veya hayır kurumlarının işleteceği KİT vari işletmeler özel sektörün plansızlığını ve zayıf yönlerini iyi sübvanse edecektir görüşündeyim. Ama regülasyonlar, sınırlamalar ve katı kanunlar özel sektöre ayak bağı oluyor ve yarar değil zarar getiriyor. Ben aynen Özal gibi düşünüyorum; fazla kanun olmasın, fazla regülasyon olmasın, vs, vs… Ama geniş bir KİT ve Kolhoz ağını da şiddetle savunuyorum. Ayrıca ortaçağ katolik kilisesi ve Osmanlı vakıf sistemi gibi güçlü hayır kurumlarından da şiddetle yanayım.

Bizim hedefimiz %5, %10 değil çok daha yüksek oranlarda büyüme hedefidir. Bunun bir tek yolu vardır o da teknolojinin ilerlemesidir. Orta gelir tuzağı ülkemizde epey dillendiriliyor. Alt gelir tuzağını da yabancı kaynaklarda okuyorum. Bir de benim geliştirdiğim bir kavram var: Üst gelir tuzağı! Söylediğim şey neden düşmüyorlar değil. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya, Suudi Arabistan, Singapur… Düşmüyorlar ama daha üst gelire de çıkamıyorlar; mesela kişi başına 1 milyon dolar! Dünyada en yüksek şu anda kabaca 100.000 dolarla Katar. Çünkü teknolojinin ilerlemesi durdu. Durmasının sebebi ise bilimadamlarının ve bilim otoritelerinin rigidleşmiş zihin yapısı. Çığır açacak buluşlar aslında keşfediliyor, fakat bazı lobilere para kaybettireceği için veya bazı otoritelerin itibarını sarsacağı için önü kesiliyor. Günümüzde üniversiteler bilim konusunda tekelleştiler. Birçok bilimsel konu hakkında 3-4 farklı istatistiki veri sonucu var ve hangisinin doğru olduğunu anlamanıza imkan yok. Hastaları daha hasta eden ilaçların, enerjinin korunumu kanununu delen jeneratörlerin, mazlum ve mağdur erkeklerin, soyu tükendiği ısrarla vurgulandığı halde gözlemlenen hayvanların fısıltıları dolaşıyor. Sözde saygın kurumların ve otoritelerin tek cevabı ise sorgulamaksızın onların görüşlerine iman etmemizi dayatmak oluyor.

Bir toplumda sorunlar varsa bunun sorumlusu aydınlardır. Çünkü halk kendini korumaktan acizdir. Amerikan anayasasının 2. Maddesi silah bulundurma ve taşıma hakkıdır. Bu maddeyi amerikanın kurucu babaları halkın devletten kendisini koruyabilmesi için koymuştur. Fakat o günlerde bir aydın kesim olmadığı için sonraki onyıllardan itibaren anayasanın bu maddesi bizzat devletin kendisi tarafından açıkça ihlal edecek yasaklar çıkartılarak delik deşik edilmiştir. Yalnızca aydın kesim bir hatayı görebilir ve itiraz edebilir. Sokrat da, Konfüçyüs de, birçok diğer filozof da sıradan insanların doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırma yeteneğinden yoksun olduğunu söyler. Bilen insan bunu yapabilir. Ama aydın her zaman marjinaldir ve dışlanır. Çünkü itiraz eder. Çünkü güç sahibinin tekerine çomak sokar. Ama başka kimse de çobanlık görevini layıkıyla yerine getiremez. Başkaları çobanlık görevini yerine getirmeye başlarsa halkın hali nice olur.

Eric Hoffer’ın dediği gibi hareketlenmeye en meyilli kesim zenginken fakir düşenlerdir. Zenginleşirlerse sorun yok, bulunduğu yerde kalırlarsa da sorun yok; ama günümüzde özellikle avrupa ve amerikada zenginken fakir düşenler gerçeğe dönüştü. Bu yüzden oralarda popülizm oldukça güçlü. Ya yeni bir çıkış, veya yokoluş…

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir