Ortodoks bilime muhalif bir sürü teori hali hazırda üretildi ve üretilmeye devam ediyor ama maalesef bunlar insanoğlunun yararına bir türlü sunulamıyor. Burada aslında bence yapılması gereken şey biraz daha teori üretmek değil kürsü ve güruhları mağlup etmektir.

Dediğim gibi çok zengin bir arşive sahibiz hali hazırda. Ama maalesef tek yapabildiğimiz bu arşivi daha da büyütmek. Bilimsel makalelerle yaptığımız propagandanın pek işe yaramadığı gerçeğini görmek zorundayız artık. Teknolojimiz şimdiden bazı alanlarda Star Wars evrenindekini geçmiş durumda ama bu değerli teknolojiler yalnızca tepedeki plütokratlara yarıyor. Biz sıradan insanların suçu ne peki bundan mahrum olmak için? Çok çok ucuz enerji ve dolayısıyla çok çok ucuz materyaller, ışıktan hızlı uçuş, insan seviyesinde robotlar, laboratuar yapımı organlar, geçmişin görüntüsünü ve sesini alan chronovisor… Bunların hepsi gerçek ve bizden çalınıyor. Bize vermiyorlarsa söke söke almalıyız!

Bu tiran düzeninin en büyük kazananı birçok isim sayabileceğimiz en tepedeki plütokratlardır. Avrupa’da kilise ve soylularla mücadele ederek batının başına geçen burjuva sınıfı, batı ülkeleri kendisi dışında kalan neredeyse bütün dünyayı sömürgeleştirdiği için bütün dünyanın efendisi oldu. Gerçek teknolojileri sadece kendileri için saklıyorlar, bize ise depopülasyon projeleri sonucu eziyet çekmek ve yokedilmek düşüyor onların zihin dünyalarında. Bize ‘İşe yaramaz yiyici’ diyorlar ama gerçekte sorun, hastalık kaynağı ve işe yaramaz yiyici olanlar kendileridir. Onları tahtından indirirsek çok büyük bir urdan insanoğlunu kurtarmış olacağız.

Kimi örgütlemek gerekli? Marx devrimi işçi sınıfından bekliyordu ama tarih bize işçi sınıfının tek bir devrim bile yapmadığını gösterdi; Sovyet ve Çin devrimlerini bile yapanlar köylüler olmuştur. Bakunin, Ulrike Meinhof, Frantz Fanon ve Kara Panter Partisi gibileri ise Lümpenproleteryadan beklemiştir ve gerçektende harekete geçirilmesi en kolay olan onlar ve ayrıca prekaryadır. Fanon ayrıca lümpenproleteryanın devrim saflarına dahil edilmemesi durumunda onların karşı safta savaşacağı uyarısında da bulunur ki Süleyman Çakır’ın neden solcu olmadığı sorusuna da cevap olabilir. Zaten devrim ‘Kaybedecek şeyi olmayan’ insanları saflarına çekebilir, kaybedecek şeyi olan adam o şeyini kaybetmekten korkacaktır, işçi sınıfı için de bu, maaşları veya iphone’larıdır ki onları köleleştiren zincir de budur. Günümüzde kapitalizm prekarya sınıfının sayılarını arttırarak çok büyük bir kumar oynuyor. İşçilik maliyetlerinin düşmesi anlamına gelse de prekarya sınıfı Lümpenproleterya ile çok benzerlik gösteren, hatta içinde bile sayılabilecek ve ‘Kaybedecek şeyi olmayan’ kategorisine kesinlikle giren bir sınıftır. Fransa’da sarı yeleklileri görün; prekaryanın olduğu heryere yayılabilirler. Özellikle batı ülkelerinde 30 yaşındaki bir genç ebeveyninin 30 yaşındaki standardının altına düştü ve sınıf atlamanın zorlaştığını da hesaba katarsak geniş bir mutsuz kitleye dönüştüler. Çin’de de Tang Ping gibi bir nevi sivil itaatsizlik örnekleri ortaya çıkmaya başladı. Rusya, Hindistan ve Afrika’da ise fakirlik ve gelir adaletsizliği olsa da gelirleri genel olarak arttığı veya en azından azalmadığı için oralar nispeten sakin.

Yapılması gereken çok şey var ama henüz yeteri kadar aşama kaydedemedik. Söylediklerim sadece bir görüştür. Belki siz çok daha başka fikirler ve öneriler üretebilirsiniz. İlginç birşey söylemek gerekirse günümüzde komplo teorisi kategorisinde ele alınan Free Energy çevreleri eğer belli bir güce ve taraftar sayısına kavuşabilirse öngörülen enerji devrimi kendiliğinden gerçekleşecektir çünkü bu hali hazırda olan projeleri birileri gerçeğe dönüştürecek ve belli bir sayıya ulaştıklarında da artık inkar edilemez olacaktır. Veya mesela laboratuar yapımı organlar ve organ nakli meselesi: Aslında laboratuar yapımı organların teknolojisi çoktan hazır ama Big Pharma bunun yerine organ naklini tercih ediyor çünkü organ nakli, laboratuar yapımı organlardan çok daha karlı. Birçok insan sağlık sebeblerinden ötürü düzenli ilaç kullanmak zorunda. Dedemin kanser hastası olduğunda çektiği çileye şahit olmuştum; bu korkunç acıları çekmek zorunda olmasının tek sebebi Big Pharma’nın önemsediği şeyin insan değil karlar olmasıdır. Ama kitleler ve özellikle de bilfiil mağdur olmuş kimseler bilinçlendirilirse ve bir alternatifleri olduğu onlara gösterilirse Big Pharma için kötü günler kapıda demektir. Zaten çocukluğumdan beri Darwin’e tepkiliyim. Darwin, Nazizm’in ve Soykırımların ideolojisidir. Günümüzde ortodoks bilim çevreleri tarafından sorgulanmasına dahi izin verilmiyor ve en ufak çatlak ses şiddetle bastırılıyor. Aslında Darwinizm’i çürütmek için çok ciddi çalışmalar yürüten sayısız bilimadamı var. Ama onlar da baskılardan, ödenek bulamamaktan ve özellikle de ortodoks bilimin sözde saygın yayın organları tarafından sansürlenmekten ve dışlanmaktan mağdurlar.

Mesele kitlelerin ve özellikle mağdur olanların bilinçlendirilmesi. Günümüz dünya düzeni, üniversiteleriyle, yayın organlarıyla ve daha pek çok şeyle tam bir beyin yıkama fabrikası. Beyinlerimize çip taksalardı daha başarılı olamazlardı. Ama umutsuzluğa gerek yok; dünya düzeninin sahiplerinin tamamı insan ve kesinlikle doğa üstü güçleri yok. Kendimize inanalım. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez! Hakkımızda hayırlısı!

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir