Tarım alanları verimsizleşiyor, Doğum oranları düşüyor, Kirlilik hızla artıyor… Demek ki birşeyler yolunda gitmiyor. Global anlamda zeka seviyeleri hızla düşerken otizm hızla artıyor. Aslında doğa zaten her zaman olumsuzluk karşısında bir dengeye oturmaya çalışır…

Kapitalist global medeniyetin çökmekte olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Antik Roma’nın yerini Hristiyan medeniyetinin almasına kadarki sürede Tarım alanlarının verimsizleşmesi ve doğum oranlarının azalması gibi şeyler o zaman da ortaya çıkmıştı. Çöküş döneminde bile Marcus Aurelius, Plotinus ve Gnostikler gibi filozoflar ortaya çıkabilmiş; ortaya çıkmakla kalmayıp kendilerinden sonrasına çok önemli temeller bırakabilmişlerdi. Zaten felsefe kötü zamanlarda çıkar. Gerçi bunları konuşmak ne kadar anlamlı; tartışılır; çünkü zaten ölüm diye birşey var. Geçici süreliğine madde aleminde bulunuyoruz. Bana göre bu süreyi geçirmenin en iyi yolu felsefe ve dindarlıkla meşgul olmaktır.

Gnostiklerden az birşey bahsettim. Dünyayı kötü bir tanrının yarattığına ve gerçek en büyük tanrıya ise ulaşmanın imkansız olduğuna inanırlardı. Maniheizm ise iyi tanrının süper güçlü olduğu tezini reddederdi. Aslında ilginçtir çok uzaklardaki Japon mitolojisinde de tanrılar süper iyi veya yanılmaz yanıltılamaz değildir. Zaten dediğim gibi bizim işimiz düşünmek. Halkın dini vardır Hakkın dini vardır. Hakkın dini dediğimiz şeyi akademisyenler daha çok ezoterizm kategorisinde değerlendirir. Halkın dini ise kültürdür ve salt doğrulardan oluşması imkansızdır çünkü bilge adamların denetiminden geçmeden oluşur. Doğruyu ve yanlışı beraber barındırır.

Hakikat denen şey 8000’lik puzzle gibidir. Tabii puzzle’ı örnek alacağınız resim ortada yok. Elimizdeki bilgiler ve her türlü felsefe de puzzle’ın parçalarıdır. Tabii puzzle’ın bazı parçaları kayıp; çünkü bir sürü kütüphane yakıldı ve kopyası olmayan eşsiz el yazmaları yitip gitti. Ve ayrıca o puzzle’a ait olmayan parçalar da var; yani hakikat olmayıp yalan yanlış olan şeyler. Bu durumdaki bir puzzle’ı tamamlayabilecek bir kişi saf Hakikat’e ulaşabilir.

Kuzey Çin Darı ekerken Güney Çin pirinç ekmiştir. Ortadoğu Buğday ekmiştir. Amerika kıtasında ise Mısır, Patates ve Cassava ekilmiştir. Tarım devrimi farklı coğrafyalarda farklı ürünlerle varolmuştur; tabii evrimciliğe göre. Yaratılışa göre ise Adem çiftçiliği biliyordu. Hepsi tartışılabilir. Tartışabilmeliyiz. Yobaz olmayın. Yahudi külliyatındaki Sepher Yetzirah adlı kitaptan tarif alarak çamurdan insan yapılabileceğine inanır bazıları. Simya formülleriyle bugünkü Kimya’ya ulaşmamış mıydık? Peki ya Newton’un büyücülük sayılabilecek görüşlerini neden sonrakiler sansürledi? Saçmalık saysanız bile tarihi kayıtlardan silmeye çalışmak için yeterli bir gerekçe midir gerçekten de?

Ortadoğu’da insanların çok uzun bir süre boyunca ana gıdası Ekmek ve Bira idi. Yakın zamana kadar dünyanın her yerinde insanlar hasadın kötü olduğu yıllarda ucu ucuna hayatta kalırdı. Şu anda aslında o kadar da zengin olmayan Türkiye avrupa’nın en obez ülkesi. Protein’e ve Vitaminlere ulaşmak hala sıkıntı ama kalori anlamında bir sıkıntı yok. ABD zaten obezliğiyle ünlü ve Çin’de de obezite hızla artıyor. Aslında diyet ve spor doğamıza uygun değil. Çünkü her canlı ne bulursa yer ve enerjiyi minimum harcamaya çalışır çünkü yarın öbür gün bulabileceğinin bir garantisi doğada asla yoktur. Suriye ve Ukrayna’da savaş çıkmadan önce nasıllardı şimdi nasıllar… Aslında şu anda da hiçbirşeyin garantisi yok ama çok uzun süredir bizi zor durumda bırakan herhangi birşey olmadığı için geçmişimizde yaşadığımız zorlukları unuttuk. Korona bize birşeyleri hatırlattı ama 14. yüzyıldaki veba gibisini hala hatırlamıyoruz. Ama hatırlamalıyız. Bir nükleer savaş her zaman ihtimal dahilindedir ve her zaman da olacaktır. Veya biz kendimizi tutarız ama mesela Yellowstone patlarsa veya dinozorları yokettiği söylenen kadar büyük olmasa da çok da önemsiz olmayacak bir göktaşı mesela… Her zaman ihtimal dahilinde.

Hayat zor ve acıdır. Sakin olursanız pekçok şey çok daha kolay olacaktır. Ama sakin olmak kendi başına maharet isteyen bir sanattır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir