Kemalat… İnsan yaşıyor. Bir şekilde dünyaya geldik. Acı çekiyoruz. İnsan yaşadığı süreçte ne yapmalı?
Okumak araştırmak ve sorgulamak çok iyi ve önemli şeyler. Ama herkes kaldıramaz. Dinler aslında güzel yollardır ama kötüye kullanılmaya da çok açıktır. Peki başka ne yapılabilir? Ne yapılmalıdır? Doğru yol nedir? Doğru olan nedir? Herkesin gezip görme şansı da yok. Aslında insan her türlü bilgiye ve birikime okuma yazma dahi bilmeden ulaşabilir. Akletmeye bile gerek yok aslında. Sakin olmak çok iyi birşey olabilir. Sakin kafayla bir şeyleri çözmek çok kolaydır ama sakin olmanın kendisi çok zor olabilir. 1963’te kendini ateşe veren ama gıkı dahi çıkmayan Vietnam’da bir Budist rahip vardı; belki 30 yıl uğraştı o noktaya gelebilmek için. Tabi birde Ayn Rand gibileri var. Sadece geleneksel değerleri eleştiriyor olması söylediklerinin kesin doğru olduğu anlamına gelmez ama kesin yanlış olduğu anlamına da gelmez. Hakikat dediğimiz şey onbinlerce parçadan oluşan bir puzzle gibidir; her türlü bilgi ve felsefe o puzzle’ın parçalarıdır. Hakikat dediğimiz puzzle’ın bazı parçaları yüzyıllar binyıllar içerisinde kaybolmuş veya bilerek isteyerek kaybedilmiştir. Buna karşın puzzle’ın parçaları arasına da o puzzle’a ait olmayan parçalar konmuştur. İşte yapması bu kadar zor bir puzzledır hakikat. Bir ara da beyin yıkamaya takmıştım kafamı. Soğuk savaşta bir sürü teknik kullanıldı. Ama aynılarını binlerce yıl önce sümerler, mısır ve başka medeniyetler de kullandı. Binlerce yılda beyin yıkama teknikleri sadece dinlerin değil pedagojinin ve hatta aklınıza hayalinize gelmeyecek bambaşka şeylerin içine girmeyi başardı. Bu işlerle uğraşanların kafayı yememesi mümkün değil.
Doğru nedir? Gerçek nedir? Ne yapacağım? Ne yapmalıyım? Bu soruları kendimize soruyor muyuz? Çok azımız soruyordur; geri kalanımız ise ‘Böyle geldi böyle gider’ demeyi tercih ediyordur. Belki de onlarınki doğrudur. Ama nasıl bilebiliriz bunu? Gazali’nin Kimya-ı Saadet kitabını belki defalarca okudum. Güzel kitap. Birde Kalplerin Keşfi var. Tabi mesela tam ters yönden bakan kitaplar da var. Şans tanıyınca iki tarafa da hak veriyorsunuz. Körlerin fil tarifi gibidir bu işler; kulağını tutan ve bacağını tutan aynı şeyi tarif etmiyorsa değil ediyorsa bir sorun var demektir.
Öyle yada böyle acı çekeceğiz. Hayatımızın bir yerinde illa dibe vuracağız. Sadece biz insanlara bakmayın; diğer hayvanlara, bitkilere ve hatta diğer her türlü canlıya da bakın: Doğuyorlar, besleniyorlar, büyüyorlar, ürüyorlar, vs, vs… Hangisi hayatının tamamında rahat mutlu huzurlu? Bu yüzden bazı filozoflar dünyayı kötü bir tanrının yarattığına inanmışlardır. Hayatımıza ne anlam katar? Ne bizi iyi bir yola götürür? Ve daha da önemlisi: Biz doğru yolda mıyız? Doğru olanı mı yapıyoruz? Neden sormayalım ki kendimize? Müslüm Gürses dünyanın ne olduğunu çok iyi anlamıştır ama doyurucu bir çözüm sunamamıştır. Bazıları ‘Bu düzen değişmelidir’ diyerek birşeyler yapmışlar ama önemsiz değişikliklerin ötesine hiçbiri geçememiştir.
Tek bir yol yoktur. Bir 4×4, 30 kmlik köy yolu varken neden 500 kmlik otobana çıksın ki? Veya bir F1 aracını neden köy yollarında parçalayasınız ki? Bazısı katı kurallardan iyi verim alırken bazısı alamaz. Bazısı kitaplardan bol bol şey alırken bazısı alamaz. Önemli olan en iyi yolu ve verimi nerde aldığınızdır. Ama binlerce yılda dinlere ve felsefelere kötü niyetlilerce ilerleme ve gelişmeyle alakası olmayan şeyler sokuldu ve günümüze gelindiğinde sap ve saman ayrılamaz hale geldi. Tahrif işte budur. Birçok eser hala yazarının kaleminden çıktığı haliyledir ama uygulamalara baktığınızda kağıtta yazandan çok farklı olduğunu görürsünüz. Kötü niyetliler kullandığı için Marx dine Afyon demiştir. Gerçekten de hakikati içine atılan pislikten ayırmak yalnızca çok büyük insanların yapabileceği keramet niteliğinde birşeydir ki Marx da becerememiştir.
Acı, zahmet, sıkıntı… Asla bitmeyecek! Dünya böyle! Asla düze çıkamayacağız. Zor günler asla bitmeyecek. Yeter ki sakin olun. Sakin olursanız her şeyin bir yolunu bulabilirsiniz.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!