İzlanda sagaları, Yahudi klasikleri, Çin klasikleri… Kriptozooloji, erkek hakları, devridaim, tütün müdafaası, istisnasız herşeyin sorgulanması…
Bu benim. Maddi refahı fena olmayan bir aileden geliyorum ama hayat gene de kolay değildi. Gerçi kimin kolay ki? Darwinizm, klasik genetik, determinizm… Tarih boyunca düzenler hep kaderciliği sevmiştir. Bu üç kavramı bu yüzden can hıraş savunuyor otoriteler! Buna karşın ben ise Lamarck, Lysenko ve Epigenetik diyorum! Bu şu demektir: Çalış, çabala ve istediğin şeylere kavuş! Zürafa zıplaya zıplaya boynunu uzattı! Benim zaten başka bir çarem de yoktu. Ancak tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki doğru şeye çalışmak gerekiyor. Peki bu nedir? İlerlemek ve gelişmek! Peki ama nasıl? Aslında yol çok! Kimisi bol bol kitap okuyun der, kimisi bol bol zikir ve meditasyon der, kimisi ise bambaşka şeyler der. Hepsi de götürür. Ama mesela kitapta bir sorun çıktı: Gutenberg matbaası ile kitaplar oldukça ucuzladı. Görünüşte çok iyi birşey! Ama zaman içerisinde eline kağıt kalem alan sadece satmak amacıyla kitap yazmaya başladı! Matbaadan önce ise kitaplar sadece masraf anlamında değil içinde yazılanlar bakımından da çok değerliydi; çünkü pahalı olması nedeniyle sadece gerçekten çok değerli şeyler yazılırdı. Günümüzde ise internet var; neredeyse sınırsız bir bilgi kaynağı ama insanlar daha çok sosyal medyayı kullanıyor; internetin ilk yıllarındaki sörf yapma işi bile kayboldu.
Yapılması gereken çok şey var bu dünyada. Fakat yapabilecek insan pek yok. Girişte saydıklarım gibi aydınlanma felsefesinin dışında kalan pekçok kaynak ve felsefe var. Hayal etmekte zorlanıyor olabilirsiniz ama bence Kolomb öncesi amerikası, sahra altı afrikası ve polinezya gibi aklınıza gelmeyecek yerlerden dahi yararlanılmalıdır. Din, bilim, büyü ve felsefenin oluşturduğu dörtlünün birbirinden ayrılması çok büyük bir kayıptır insanoğlu için. Tarihin başlangıcında böyleydi. Şamanlarda, sümerlerde, yazı yazmanın yasak olduğu druidlerde böyleydi! Eskiler pi sayısına kutsal anlamlar yüklediler. Hristiyan yobazlığı pagan ritüellerine büyü deyip lanetledi. Günümüzde empirisizmin sorgulattırılmayan dogması altında bir karanlık çağ yaşıyoruz. Global medeniyet çoktandır geriye gidişin sinyallerini veriyor. Düzen bilimi günümüzde sadece yobaz değil aynı zamanda yozlaşmış! Tıpta, fizikte ve diğer alanlarda bizim soru sormamız istenmiyor; soru sorduğumuzda da iman etmemiz beklenircesine ‘Bilim ne diyorsa o’ deyiveriyorlar. Neden hala uzaya çıkamadık? Tıpta ve diğer alanlarda yayınlanan makalelerdeki rakamlarla oynanmadığının bir garantisi var mı?
Medeniyetin çökmekte veya en azından gerilemekte olduğu aşikar. Dün Giordano Bruno bugün biz. Sorgulamak neden yasak? Halbuki sorgulamazsak gerçeğe ve doğruya ulaşabilir miyiz? Ayrıca günümüz düzeni özgür düşünce ve sorgulama uğruna bedel ödememiş miydi? Şimdi neden uğruna bedel ödedikleri değerleri iktidar olunca bizzat kendileri çiğniyor? Günümüzde farkında mısınız bilmem ama çocuk doğmuyor. Tarih boyunca bir coğrafyada yeni gıda kaynakları ve gıda üretim teknikleri bulununca nufus artardı; diğer bütün canlılarda da böyledir. Gördüğümüz gibi obezite epey yaygın; yani bir gıda kıtlığı yok! Peki ya neden nufus artmıyor? Sanılanın aksine çocuk sayısı zenginlikle değil eğitim seviyesiyle ters orantılı; tabi bu nasıl bir eğitimse? Yediğimiz yiyecek, içtiklerimiz, soluduğumuz hava bile zehirlendi. Doğal olarak hastalanıyoruz ve ilaçlar alıyoruz fakat o ilaçlar da bizi ayrıca zehirliyor! Biz nereye gidiyoruz?
Thylacine adlı keseli her yıl defalarca görünmesine rağmen soyu hala tükendi kabul ediliyor. Daha böyle neler var! Gördüğümüzü inkar etme noktasına geldik! Biz ne yapacağız? Kıyametin küçük alametlerinin sadece kıyametin kopmasının değil aynı zamanda medeniyetin çökmesinin alametleri olduğunu okumuştum; hemen hemen hepsi günümüzde gerçekleşti. Roma’nın yıkılması birkaç yüzyıl sürmüştü. Elitlerin günümüz medeniyetini bilerek ve isteyerek yıkacakları söylentisi var. Ama kendilerinin enkaz altında kalmayacaklarının bir garantisi yok. Bir ikinci dünya savaşı belgeselinde koca koca generallerin çok aptalca hatalar yapmaları yüzünden mühim savaşları kaybettiklerini görmüştüm. Elitler tıpkı birkaç yüzyıl öncesinin soylu aileleri gibidir; birbirlerinden hiç hazzetmezler; ayrıca aynı ailenin üyeleri de çoğu zaman birbirinden hiç hazzetmez. Çin’de komünist parti ile milyarderlerin saç saça baş başa birbirlerine girmesi an meselesi. Rus oligarkların ise hiç şansı yok. Global burjuvazi şimdiye kadar gayet iyi götürdü ama bundan sonrasına kim garanti verebilir? Uzmanlar teknolojik bir distopyadan bahsediyor ama ilkel tarım toplumlarına veya avcı toplayıcılığa dönmeyeceğimizin garantisi var mı?
Önemli olan düşünmektir. Önemli olan sorgulamaktır. Düşünmeyeceksek, sorgulamayacaksak neden yaşıyoruz ki?
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!