Sigara sağlığa kesinlikle zararlı değildir. Tütün binlerce yıllık geçmişi olan bir tarım ürünüdür. Peki ya neden son birkaç on yılda müthiş bir karalama kampanyasına maruz kalıyor?

Birçok teori üretmek mümkün bu konuda. Bir kere sigara oldukça etkili ve doğal bir antidepresandır; fiyatı ilaçlara nazaran oldukça ucuzdur; bağımlılık dışında bir yan etkisi de yoktur. Zaten bütün antidepresanlar bağımlılık yapar. Depresyon birçok hastalığı tetikleyebilen ciddi bir problemdir ve tedavisi de kolay değildir. Yani anlayacağınız üzere sigara antidepresanlara doğrudan, diğer ilaçlara ise dolaylı yoldan ciddi bir rakiptir. Rekabet ile uğraşmak istenmiyor olabilir. Ayrıca sigara bağımlılık yaptığı için bıraktırma konusunda da çok ciddi bir sektör oluşmuştur; eğer sigaranın bağımlılık dışında bir zararı olmadığına kamuoyu iyice ikna edilirse bu sektör için de hiç iyi olmayacaktır.

Ama bu karalamanın arkasında daha büyük bir şey olabilir: Sigaranın zararları olarak Akciğer Problemleri, Kanser ve Kalp-Damar sorunları öne sürülüyor. Akciğer problemlerinin ana nedeni bence Hava Kirliliği’dir, sigaranın bu probleme en ufak bir katkısı olduğuna kesinlikle inanmıyorum. CO2 aslında zararlı bir gaz değildir; zararlı olanlar SO2 ve NOx gazlarıdır; bu gazlar su buharı ve oksijen ile birleşince Sülfürik ve Nitrik asit oluştururlar ki asit yağmurları da böyle oluşur. Bunun dışında fosil yakıtlarda Uranyum’a varıncaya kadar toksik safsızlıklar da bulunabilmektedir. Böylece biraz kansere de girmiş olduk. Ama toksik safsızlıklar sadece fosil yakıtlarda bulunmaz; daha başka pek çok şeyde bulunur: Mesela tarım ürünlerine atılan fosfat gübresinde de safsızlık olarak uranyum mevcuttur ki sigaradaki polonyum’un kökeni de budur. Uranyum 238’in bozunması sonucu ortaya çıkan polonyum kalıntıları diğer pek çok tarım ürününde de görülebilir. Bunun dışında sadece tarımda değil diğer başka pek çok yerde zararlı kimyasallar bulunabilmektedir. Tarımsal kökenli diğer bir kaynak ise GDOlardır. GDOlu ürünler östrojen’e varıncaya kadar bir sürü değişik kimyasal üretebilmektedir. Kimyasallara ve GDO’ya tamamen karşı değilim ama çok daha sıkı denetlenmesi gerektiği kesindir. Zararsız olanlarının üretimi mümkün olmakla beraber kar marjları düşeceğinden dolayı buna pek yanaşılmamaktadır. Kalp-Damar hastalıklarının da sebebi aslında fazla iyi beslenmektir. Günümüzde gıda üretimi çok yukarılara çıkmıştır; açlık da savaş bölgeleri dışında büyük oranda yok edilmiştir. Günümüzde doğum oranları gıda üretimimizin kapasitesinin çok altındadır ve bu da kişi başına düşen gıda üretiminin de çok yukarılara fırlamasına sebep olmaktadır. Oburluğu suçlayamayız çünkü aslında doğal olan oburluktur çünkü doğada bugün bol bol yiyecek bulabiliyorsanız bile yarın bulabileceğinizin bir garantisi yoktur. Diyet ve egzersizler aslında doğaya ters yönde bir çabadır ve insanlar bu yüzden bunlarda çok zorlanmaktadır.

Tütün bitkisi eski dünya için yeni bit bitki olsa da yeni dünyadaki tarihi binlerce yıllıktır. Arkeolojik kazılarda tütün’ün yerli kabilelere veya sanayi devrimi öncesi toplumlara neden zarar vermediğini sormak isterim; eğer bir zararı tespit edilmiş olsaydı bu sigara karşıtlığında argüman olarak kullanılmaz mıydı? Ayrıca amerikan yerlilerinin zararlarını fark edemediğini söylüyorlar; ama bugün pek çok insan sigaranın kendisine verdiği zararları tespit edebildiğini söylüyor. Tarihte arsenik ile yapılan bronz gibi zararlı olduğu için terk edilmiş uygulamalar çıkmıştır; çok daha ilkel kabileler bunu fark edebiliyorken nasıl oluyor da bu zararlar fark edilemiyor? Aksine zannımca geleneksel tıp ticari çıkar gözetilmeden oluşturulduğu için modern tıptan çok daha güvenilirdir. Zaten modern tıbbın çok sonraları fark ettiği birçok şey geleneksel tıpların içinde yüzyıllarca bulunmamış mıydı? O dönemde insan ömrünün çok kısa olduğunu söylüyorlar; o dönemde ortalama ömrün düşük olmasının sebebi bebek ve çocuk ölümleridir; o tarihlerde 20 yaşına gelebilen bir kişi bizim yaşadığımız kadar uzun yaşayabiliyordu; ayrıca o tarihlerde savaşlar, açlık ve salgın hastalık kökenli ölümler de yaygındı. Akciğer hastalıkları ve Kanser, sanayi devriminden önce nadir hastalıklardandı. Kalp-Damar hastalıkları ise tip 2 diyabet gibi sadece zenginlerde görülürdü çünkü o tarihlerde çok sık olan kıtlık dönemlerinde yalnızca zenginler besin bulabilirdi ve fakirlerin bünyeleri ise kalp damarlarını tıkayan yağlar dahil olmak üzere hayatta kalabilmek için her türlü besin kaynağını tüketirdi; 2. Dünya savaşının sonlarındaki Hollanda kıtlığı bittiğinde birçok kalp hastasının iyileştiği görülmüştür.

Özellikle sigara bıraktırma sektörü ve antidepresanların rekabeti gibi teoriler de önemlidir ama şahsen modern endüstrinin hedef şaşırtma taktiği ihtimalini daha da ciddi bir tez olarak görüyorum. Sigara karşıtlığının çapında bir fosil yakıt veya kimyasal/GDO karşıtlığının etkisi sizce ne olacaktır? Bu işten kimler zararlı çıkacaktır? Ve bir konu daha: Ortodoks bilimin otoritesi ve güvenilirliği ciddi şekilde sarsılmayacak mıdır?

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir