Din, Bilim, Büyü ve Felsefe. Bu dört konu tarihin başlangıcından beri hep birlikteydi, dördü de birbirine karışmıştı. Aralarında en ufak bir ayrım ve ayrılık dahi yoktu. Ne oldu da birbirinden ayırdılar bu dört kardeşi?

Şifalı otlardan karışımlar hazırlardı şifacılar. Sümerlerde yıldızlara bakılarak takvim çıkartılır ve festival tarihlerine göre ekim, hasat vs yapılırdı. Ortaçağ katolikliğinde büyü, hıristiyanlık dışı her türlü ritüeldi ve papazlar insanları bunların kötü olduğuna değil var olmadığına ikna etmeye çalışırdı. Yakın yüzyıllara kadar yazılmış metinlerde ve zatlarda din ve felsefe ayrımı var mıydı? Bu dördü birbirinden ayrıldı. Bu 18. Yüzyılın sözde aydınlanmasıyla başladı: Hakim düşüncenin reddettiği her türlü bilim büyü ilan edildi ve tamamen reddedildi. Dinin sadece ahlak ile kültür olarak yaşamasına izin verildi ve dar alan dışında hiçbir yerde fikir ortaya atmasına izin verilmedi. Felsefe, tıpkı engizisyon dönemindeki gibi aşırı sınırlandırıldı ve sansürlendi. Bilim ise çok aşırı sansürlendi ve kırpıldı ama bunlardan kurtulan kısmı; Din’in, Felsefe’nin, hatta Tanrı’nın yerine kondu ve bilim adamları da bu sözde dinin ruhban sınıfı oldular. Sansüre örnek vermek gerekirse Mesela Isaac Newton’un eserlerinin sonraki aydınlanmacıları rahatsız eden Simya gibi kısımları basımlardan çıkartıldı; halbuki aydınlanmacılar kendileri obskürantizme karşı çıkmıyor muydu? Birkaç yüzyıl önce yazılmış kitapları bırakın, Charles Hapgood gibi çok daha yeni yazarların bile çoğunun modern dillerde baskısı yok mesela; onların hoşuna gitmeyecek bir şeyler mi var acaba oralarda yada başka teorilerin delilleri mesela? Yada mesela şifalı bitkiler kitaplarını dini yayın satan yerlerde bulabiliyoruz; İbni Sina yüzyıllarca ders kitabı olarak okutuldu, başarılı olmasaydı okutulur muydu, onun gibi başkalarının eserleri de bir işe yaramıyor olsaydı yok olup gitmezler miydi? Günümüz dünyası çok ciddi bir engizisyon altında yaşıyor aslında. Aydınlanmacılar her ne kadar özgürlük vaadetmiş ve istemişse de günümüzdeki takipçileri kendi değerlerini çiğniyor ve bunun adına da özgürlük ve aydınlık diyebiliyor. Halbuki çağlar boyunca gelmiş birçok düşünür kendi çağını karanlık çağ olarak görmüştür; Avrupa’da adı karanlık çağ, Hindistan da Kali Yuga, İbrahimi dinlerde ise adı Ahir Zaman olmuştur. Çünkü düşünürler kendi zamanının ve coğrafyasının sorunlarına vakıf olabilmektedir. Tam tersine çağlar boyunca gelip geçmiş olan egemenler ise kendi çağlarını çok iyi dönemler olarak görmüştür çünkü gerçekten de onlar için en iyi dönemlerdir ama bu herkes için böyle değildir.

Dört kardeş sansürlendi ve bu sansür bizi her anlamda bir karanlık çağa taşıdı. Tanrılaştırılan bilimin de hızı sansürler nedeniyle olabileceğinin çok altındadır. Ve eğer zihinsel gerilemeye bir çözüm bulunamazsa medeniyet çökecektir ve bu durumda insanoğlu şu andaki görece ekonomik refah durumunu bile kaybedip ilkel tarım toplumlarına geri dönmek zorunda kalabilir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir