Çarka öyle bir çomak sokmalıyız ki talaştan başka birşey kalmasın!
Thylacine’lerin yaşadığını artık global plütokratların medyası bile inkar edemiyor. Baiji (Yangtze nehri Yunusu) için de umut var. Amnon Marinov’u da inkar edememişlerdi. Wilhelm Reich’a insanoğluna hizmetlerinin bedelini çok ağır ödettiler. Eugene Mallove katledildi. Tesla şanslıydı; sansürlenmesine karşın en azından ciddi bir bedel ödemek zorunda kalmadı.
Laboratuar üretimi organların, Işıktan hızlı uçuşun, Biyolojik ölümsüzlüğün, Reaktör üretimi değerli metallerin, Sakız fiyatına akıllı telefonların, 3 haneli büyüme rakamlarının, Kıtlık sonrası ekonominin çağını engelliyorlar. Dediklerimin uçuk geldiğinin farkındayım. Çok daha müreffeh bir dünyada yaşamamıza engel oluyorlar. Global plütokratlar ‘Sadece ben kazanayım’ diyor. Ama yenersek onları, o global plütokratlar haricinde herkes kazanacak.
Global plütokratlar ve avuçlarında tuttuğu işbirlikçileri, hükümranlıklarını kaybetmek istemiyor. Kapitalizm plütokrasidir; ortodoks bilimi savunanlar ise bu düzenin papazları ve meşruiyet kaynağıdırlar. Bu kimseler felsefeye bile düşmanlardır. Dikkatlice incelediğinizde ortodoks bilimin çelişkilerini ve yanılgılarını görebilirsiniz. Modern fiziğin günümüzde anlattığı şeyler fantastik hikayelerden çok daha ciddi değil. Ortodoks tıp ise bizi tedavi edeceğine daha çok zehirliyor ve bunu da bilimsel olarak gösterilen temellere dayandırıyor.
Sosyal medyayla insanları uyutuyorlar. Herşeyi çok iyi bildiğini zanneden ama aslında hiçbir şeyden haberi dahi olmayan insanlar, dünya düzenini desteklemenin kendi aleyhlerine olduğunu anlayamadığı için dünya düzenini destekliyor. Kirlilik, pik petrol gibi şeylerle bize korku pompalıyorlar. Bir yandan ‘Tüketmekten başka mutluluk yolu yoktur’ anlayışını dayatırken öbür yandan ‘Azla yetinin’ diyorlar. Neden siz değil de biz azla yetinelim? Hır gür olmasınmış! Hır gür olsun! Pavlov’un köpekleri olmamızı istiyorlar. Beyinsiz zombiler ve arılar karıncalar gibi çalışan köleler olmamızı istiyorlar.
‘Sürdürülebilir’ lafını kim kullanıyor? 50 yıldan fazla bir süredir ‘Pik petrol her an gelebilir’ deniyor ama hala gelmiş değil. Zaten pik petrol bir gün gerçekten olursa emin olun yerine gelecek enerji kaynağı şimdiden hazır; ama o enerji kaynağını şimdi devreye sokarlarsa petrol karlılığını kaybeder. Temiz su da aynı şekilde aslında bolca olan ama ticareti karlı olduğu için suni olarak kıtlığı yaratılan bir şey. Emin olun nadir toprak metalleri de bitmeyecek! Gerçi belki ‘Bitmek üzere’ deyip iyi bir vurgun yapmaya kalkabilirler; ama böyle birşeyin gerçekleşmesi durumunda bunun iyi bir vurgun olduğunu hatırlayın; sadece karlarına müthiş karlar katıyorlardır.
Günümüzün çok can acıtan bir meselesi de erkek düşmanlığıdır. Kadınlarla erkekleri birbirine düşman ettiler. Kas gücünün ve ekonomik gücün erkeklerde olduğu doğrudur ve sözde eşitliği sağlamak için yasa gücünü kadının arkasına verdiler. Ama bu çok orantısız bir güç! Yasa gücü karşısında kas gücünün ve ekonomik gücün nasıl bir şansı olabilir? ‘Kurunun yanında yaş da yansın’ diyorlar! ‘Feda edilebilir’, ‘Gözden çıkarılabilir’ şeklinde bakıyorlar. Peki ya feda edilenler ve gözden çıkarılanlar ne olacak? Tabi dünya düzeni, bu mağdur erkeklerin hakkını aramasına da şiddetle karşı! Onlara göre mazlum ve mağdur erkekler sussun pussun! Bu, klasik ‘Böl ve yönet’ taktiğidir; başka örnekleri de var: Zencilerle beyazları birbirine düşman et, üst kastlarla alt kastları birbirine düşman et, sağcılarla solcuları birbirine düşman et… Ve tabi en sonunda da dünya düzeni aradan sıyrılsın! Örnek vermek gerekirse dünya düzeni zencilerle fakir beyazların ittifakından inanılmaz korkar ve dolayısıyla da böyle bir ittifakın olmaması için elinden gelen her şeyi yapar. Aynı şekilde düzen; göç alan ülkelerde hem yerlilerin ekstremistlerini, hem de göçmen ulusların ekstremistlerini aynı anda besler ki bu iki grup asla ortak cephe oluşturamasın. Yerli işçiler, göçmen işçileri sevmez çünkü göçmen işçiler ucuza çalışır, grev kırıcı olur ve sendikalaştırmak da oldukça zordur. Halbuki yerliler ve göçmenler ortak cephe kurarsa göçmen işçi ucuza çalışmış olmaz, yerli işçi ise işini ve sosyal haklarını kaybetmiş olmaz.
Laboratuar üretimi canlı organlar 20 yıl önce ‘Her an hazır olabilir’ noktasındaydı ama 20 yıl sonra hala o noktada duruyor. Nedenini anlatayım: İnsanlara gerçek organ takmak yalnızca organın üretimi ve ameliyat masraflarını gerektirir; buna karşın günümüzde bunun yerine insanları ömürlük ilaçlara ve çok pahalı işlemlere mahkum ediyorlar, ki bunların da çeşitli yan etkileri olabiliyor ve dolayısıyla da ekstradan başka ilaçlar veriliyor… Global plütokrasi için pek karlı değil laboratuar yapımı organlar; ki bu yüzden zaten bir türlü kullanıma açılamıyor. Sadece bu da değil; kanser ve beyin hasarı gibi beter hastalıklar için de muhteşem ilaçlar şimdiden hazır ama mesele karlılığı kaybetmemek! Biz de zehirlenenler oluyoruz! Zaten bize ‘İşe yaramaz yiyici’ demiyor muydu global plütokrasi?
Şartlar, Giordano Bruno’nun yakıldığı günkünden çok daha kötü. O gün kilisenin sakladığı teknolojiler ve dolayısıyla bunların yokluğunun mağdur ettiği mazlum ve mağdurlar yoktu. Çağ, beyin yıkamanın çağıdır! Düşünün sorgulayın! Ne yapıyorsunuz? Ne yapmak istiyorsunuz? Geçmişiniz nasıldı? Geleceğiniz nasıl olsun istiyorsunuz? İstediğiniz şey Pavlov’un köpeği mi olmak? Satürn’de halka manzaralı ev istemez misiniz? Neden onda Porsche Rolls Royce var da sizde yok? Sizin suçunuz nedir? Zafere gitmek istemiyor musunuz? Çocuklarınız çok daha müreffeh bir dünyada yaşasın istemiyor musunuz? Ne istiyorsunuz? Ne istemiyorsunuz? Kararınızı akıllıca verin! Acele etmeyin! Acele işe şeytan karışır!
Çarka öyle bir çomak sokalım ki geriye talaştan başka birşey kalmasın!
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!