‘Fakirleri zenginleştirelim’ denir. Doğru. ‘Ama zenginleri fakirleştirmeyelim’ de denir. Bu da doğru. ‘İkisi birden olmaz, birini seçmek zorundayız’ denir. Aslında bir yolu vardır; bu da teknolojiyi ilerletmektir.

Ekonomi grafiklerine dikkat ederseniz genelde sanayi devriminden öncesini kapsamaz. Halbuki grafiklerde esas dikkat edilmesi gereken yer de burasıdır. Taş devrinden bu yana dikkat ederseniz uzun vadeli her ekonomik büyüme teknolojinin ilerlemesiyle gerçekleşmiştir. Sorun da burada. Kendimi bildim bileli, bilim ve teknoloji dergilerini okumayı severim. Bugüne kadar ‘3-5 yıla kalmadan piyasaya sunulacak, elimizin altında olacak’ denen sayısız buluş gördüm ama uzun yıllar geçmesine rağmen büyük çoğunluğu hala füturizmin konusu olmaya devam ediyor. Neden? Benim yorumum şu: Birilerinin işine gelmiyor! İbrahim Mütefferika’nın matbaayı getirmesine neden karşı çıkıyorlardı? Çünkü sadece İstanbul’da işsiz kalacak binlerce yazıcı vardı. Uzay çağı teknolojisi denen faks makinelerinin yokolduğunu da ekleyin. Kimler işsiz kaldı acaba? Laboratuvar üretimi organlar, ömürlük ilaçların piyasasını bitirecek. Yazılım yazan yazılımlar, yazılım mühendislerini işsiz bırakacak. Ucuz, temiz ve yenilenebilir olan enerji kaynakları sadece fosil yakıtları değil aynı zamanda diğer geleneksel enerji kaynaklarını ve verimli enerji tüketen zımbırtıları tedavülden kaldıracak. Daha neler var böyle! Sıradan insanlar müthiş şekilde kazanırken şimdinin elitleri dibe vuracak. Standartları düşmeyecek; ama güçlerini kaybedecekler. Bu yüzden birçok bilimadamı karalandı ve dışlandı.

Eğer medeniyetimiz çökmezse kıtlık sonrası dönemi ancak geciktirebilirler. Ama toprakların verimsizleşmesi, doğurganlığın çok düşmesi ve kirliliğin azması ciddi olumsuz sinyaller olarak gözümüze çarpmalı. Benzer şeyler roma imparatorluğunda da oldu ve sonunda yerini karanlık çağa bıraktı. Öngörülerimiz zayıf. Tarihe bakmak bile aklımıza gelmiyor. Paskalya adasının ve Nazca halkının başına gelenler de çok farklı değil. İnsanoğlu yoluna devam edecekse güçlü bir önderliğe ihtiyacı var. Burada devreye aydın kesim girmelidir. Çin klasiklerinde toplumun en önemli kesimi bilgeler, yani aydınlar olarak nitelendirilir. Halk kitleleri genel olarak ufku kısıtlıdır ve manipüle edilmeye de oldukça açıktır. Bu her zaman, her yerde böyledir. Bir toplumda sorunlar varsa hesap sorulması gerekenler halk değil aydınlardır. Bu durumda aydınlar ya işini yapmamaktadır veya beceriksizdir. Sorun da bu. Bence şu andaki sorun global anlamda aydın kesimin her anlamda çok zayıflamış olmasıdır: Kalite düştü, sayısı azaldı, nüfuzu da çok azaldı… En beteri de global anlamda aydın kimliği taşıyan sayısız çıkarcı türedi.

Zenginleri fakirleştirmeden fakirleri zenginleştirmek kesinlikle mümkündür. Bunun sorumluluğu ise çok net bir şekilde söyleyebilirim ki aydınlardadır. İşini yapmayan ve yapması gereken global aydın kesimdir. Ne istediğinize karar verin. Acele etmeyin. Son kararı yalnızca siz verin.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir