Köylülük, benim içinde bulunduğum aydın kesimce cahillik ve yobazlık manasında kullanılır. Ancak köy enstitülerinin mezunları bunun tam tersiydi. Öyleyse sorumuz şu: İsmet Paşa tarafından açılıp gene kendisi tarafından kapatılan bu okullar yeniden açılamaz mı?

Bu okulların ilk mezunları köylerine döndüklerinde lokal otoriteler ile idealleri uğrunda sıkı bir şekilde kapışmaya başlamıştı ki zaten bu okulların kapatılmasının nedeni de budur. Bu okullardan yetişen kimseler yetişkinliklerinde ülkemizin aydın kesimini oluşturmuştur. Bu okullarda; tarım, zanaat, arıcılık, müzik, tiyatro vs eğitimleri vardı. Farkı bu uygulamalı eğitimin yarattığını söylüyorlar. Bugün meslek liselerinde de torna tezgahına kadar eğitimler var ama meslek liselerinden her nedense bir türlü aydın birileri yetişmiyor. Çünkü farkı yaratan Hasan Ali Yücel’in çevirisini yaptırdığı kitaplardı. Bugün hala o çevirileri okuyoruz. Bir de okul saatleri dışında öğretmenlerin ve öğrencilerin toplanıp beraber durum değerlendirmesi yaptıkları toplantılar vardı. E tabi o klasikleri okuyan ve böyle bir ortamda yetişen bir çocuk elbette ki zehir gibi olacak. Çevirileri daha henüz okullar kapatılmadan ‘Çocukların seviyesine uygun değil’ bahanesiyle eğitimden kaldırmış, eşitlik toplantılarını da iptal etmişlerdi. Niyet belli, kafası çalışan adam düzendeki yanlışları görür; bırakın otoriteleri, cahil ana babasının bile başına bela olur. Düzenler kafasız, sorgulamayan adam ister; köy enstitülerinden yetişenler ise bunun tam tersiydi. CHP’nin içinden o dönem “ Köylü çocukları okursa acaba bizi öldürürler mi” ve ‘Bindiğim atın benden akıllı olmasını istemem. Kapımıza kazma kürekle dayanmalarını mı istiyorsun bu köylülerin’ şeklinde tepkiler geldiğini de ekleyeyim.

Peki bugün ne yapılabilir? İşte size soru! Farkı okutulan kitapların yarattığını söylemiştim; ana babalar bugün bile çocuklarına seviyelerine uygun olmadığı bahanesiyle o kitapları okutmayı reddediyorlar. Benim birkaç kitap önerim olacak: Babamın felsefe başlangıç setiyle başlayayım: Halil Cibran’ın Ermiş kitabı, Marcus Aurelius, Montaigne Denemeler ve Tao Te Ching. Bu kitapların bazılarını Hasan Ali Yücel çevirmişti; iyi bir başlangıç olur bence. Onun dışında bence Nietzsche olmazsa olmaz, muhakkak hatmedilmeli. Nietzsche okuyan adamın zihni de özgürleşir herşeyi de özgürleşir. Tabi bu dediklerim Nietzsche’nin selefi Max Stirner için de geçerli ve böylece bir filozof daha vermiş olalım. Bir başka önerim Tradisyonalist ekol/Perennializm! 20.yüzyılın en büyük İslam alimi olan Rene Guenon’un başlattığı bu akımı, insan zihnini günümüzdeki popüler kültür ve ortodoks bilim’in beyin yıkayıcı etkisinden arındırması açısından oldukça önemli buluyorum. Onun da dışında geleneksel düşünce anlayışına tam zıt anlayışların zihin açıcı ve ufuk açıcı etkisini de oldukça önemsediğimi ekleyeyim. Tabi her ne kadar bu ekolün içinde yer almasa bile Henri Bergson da tradisyonalizm ile aynı faydaları verecek bir filozoftur ve onu da şiddetle tavsiye ediyorum. Haredi Yahudiliği, Ortaçağ Katolikliği, bilhassa da Assisili Francis, İsihazm, Jainizm, Budizm, Taoizm ve Şamanizm de bu zihin ve ufuk açıcı çok önemli şeyler arasındadır. Bunlar sadece ufuk ve zihin açmakla kalmayıp aynı zamanda buradan edinilecek bilgiler özel hayatta da çok işlerine yarayacaktır köy enstitüsü 2.0 talebelerinin. Bunun dışında karanlık taraf olarak adlandırabileceğimiz, benim ise antifilozof olarak adlandırdığım Çin Legalizmi, bilhassa da Shang Yang, Machiavelli, Ayn Rand ve Satanist eserler de de bence bu köy enstitülerinin olmazsa olmazları arasında yer almalıdır. Bu görüşler klasik toplum düzeninin ve ahlak anlayışının tam zıddıdır; bu eserler ve görüşler bilinmeden, kökeni binlerce yıla dayanan beyin yıkama etkilerinden ve hasarlarından tam olarak arınmak ve gerçekten özgür bir birey olmak, hatta gerçekten birey olmak mümkün değildir. Özellikle Shang Yang ve Nietzsche yan yana konup birlikte değerlendirildiğinde oldukça ufuk açıcı etkiler oluşacağına, zihni oldukça özgürleştireceğine, dünyaya çok daha geniş ve zengin bir perspektiften bakılacağına inanıyorum. Tabi bu kadar çok şey söyledik ama Yunan felsefesine hiç değinmedik; Yunan felsefesi de baştan sona hatmedilmek zorundadır; bilhassa da Sokrates. Yunan felsefesi hatmedilmeden birçok şey eksik kalacaktır. Birde yerel kültürlere değinelim: Kolomb öncesi Amerika, Aborjin Dreamtimeları, Polinezya, Afrika ve Prehistorik kültürleri ve mitolojilerini çok önemsiyorum. Klasik dünya görüşlerinden çok farklı oldukları için köy enstitüsü öğrencilerinin perspektiflerini oldukça geliştireceğine inanıyorum. Tabi birde şu var ki; Çin, Japonya, Hindistan, Kolomb öncesi Amerika, Afrika, Austronezyan… bütün coğrafyaların tarihi hatmedilebildiği kadar hatmedilmelidir. Tarih insana geçmişte yapılmış olan hataları öğrettiği için oldukça önemlidir. Ama tek bir coğrafyanın veya halkın tarihine bağlı kalınırsa o zaman öğrenilmesi gereken birçok şey eksik kalır. Birde bilimsel ve devrimci öğretiler meselesi var: Her ne kadar çok sevmesem de Marx’ın ekonomi tezlerinin hatasız olduğunu kabul etmek zorundayım. Devrimciliğin o tezler olmadan varolabilecğine inanmıyorum. Onun dışında Bakunin, Kropotkin, Lamarck, Trofim Lysenko, Corentin Louis Kervran, Nikola Tesla, John Nash, Masanobu Fukuoka, Warren Farrell’ın eserlerini ve Eugene Mallove’un Fire From Ice kitabını oldukça önemsiyorum. Birçok yanlış yapıldı günümüze kadar ve onun dışında bazı kötü şeyler de yapıldı. Bana göre bunların bilinmesi ve önlemlerinin alınması çok mühimdir. Herkese değindik, biraz da İslam’a değinelim: Bir kere çokları yerden yere vursa da hadisleri ben severim. Hadis kitapları şahsen bana çok farklı ve zengin bir dünyanın kapılarını açtı. Birçok şeyi ben hadislerden öğrendim. Bulunabiliyorsa sadece Ehli sünnet’in değil aynı zamanda diğer bütün mezheplerin hadis kitapları da hatmedilmelidir. Bunun dışında Gazali ve Muhyiddin Arabi’yi çok önemsediğimi söylemeliyim; onlar da muhakkak hatmedilmeli. Onun da dışında anadolunun altın çağı olarak adlandırabileceğim dönemin allameleri Yunus Emre, Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bektaş veli, Hacı Bayram veli ve aklıma gelmeyen diğerleri de epey önemlidir ve hatmedilmelidir; her ne kadar Anadolu’ya ait olmasa da Ömer Hayyam için de aynı şey geçerlidir ve o da aynı şekilde hatmedilmelidir. Son olarak tepki çekeceğimi bilerek buraya yazdığım iki eser: Siyon Protokolleri ve Henry Ford’un Beynelmilel yahudi kitapları. Bu kitapların nefret içerdiğini kabul etmek zorundayım. Ancak bu kitaplar ve içerdikleri dünyanın yakın tarihinin olmazsa olmaz bir parçası. Şahsen sansüre karşıyım. Tarihin bu yönünün de bilinmesinin şart olduğuna inanıyorum. Bu kitaplar da tarafsızlık ve açık görüşlülükle hatmedilmelidir.

Köy enstitüleri 2.0 böyle oluşturulmuş oldu işte; en azından kağıt üzerinde. Aşırı ağır ve yoğun bir müfredat diyebilirsiniz; ne kadar olursa artık. Bence kurbağanın iç organlarını veya mefailün mefailün’ü bilmeseler de olur. Hakkımızda hayırlısı.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir