Calhoun adlı bir bilim adamı farelerle deney yapmaya başlar. 3840 fareye yetecek oda, sınırsız su ve yiyecek vardır. Fareleri yiyecek düşman yoktur ve sıcaklık sürekli 20 derecede sabittir.

4 çift fareyle başlanır deneye. Başta her şey iyidir, 55 günde bir nüfus ikiye katlanır, ta ki 315. Gün ve 600 fareye ulaşıncaya kadar. Kerli ferli erkek fareler apartman bloklarını kapatır ve yer olmasına rağmen başka farelerin girmesine izin vermez. Dışlanan genç erkekler aşırı saldırganlaşır, eşcinsellik başlar ve yiyecek olmasına rağmen yamyamlık yaparlar. Doğum oranları azalmaya başlar. Dişiler erkek korumasında olmadıkları için aşırı stres altına girerler ve yavrularını önemsememeye, hatta onlara zarar vermeye başlarlar. Başka erkekler de yavrulara saldırmaya ve öldürmeye başlar. Gene de 560. günde 2200 fareye kadar nüfus artışı devam eder.

Bu noktadan sonra nüfus azalmaya başlar. Artık çocuk doğmamaktadır ve yeni doğanlar arasında ölüm oranı %100’e ulaşır. Bu arada çoğunlukla erkekler arasında bir grup çıkar: Bilim adamının adlandırmasıyla ‘Güzeller’! Bunlar şiddetten ve sosyal rollerden uzak durur. Günlerini yemek, içmek ve kendini temizlemekle geçirirler. Üreme istekleri yok olmuştur. Bunlardan başka bir kafese konanlar bile normalleşmez. Ve en sonunda bütün fareler yaşlılıktan ölünce ve de yeni fare doğmadığı için deney biter.

Bence her grubun insanoğlunda bir karşılığı var:

1.       Kerli ferli fareler: Dünya düzeninin elitleri.

2.       Sahipsiz şiddet dolu fareler: Prekarya veya Lümpen proleterya.

3.       Dişiler: Feministler.

4.       Güzeller: Bilgisayar, adrenalin, eğlence bağımlıları.

İnsanoğlu olarak 600 fare düzeyini çoktan geçtik ve 2200 rakamına ulaşmak üzereyiz. Bizim de doğum oranlarımız çakılıyor ve tahminlerime göre 8,5 milyardan sonra grafik aşağı inmeye başlayacak. Rusya ve Japonya gibi ülkelerin nüfusu yıllardır çakılıyor. Artışın en hızlı olduğu Afrika’da bile doğum oranları düşüş trendinde. Nüfus yoğunluğundan şikayet ediyorlar ama nedense 600 farenin 3840 odaya sığamamasında eşitsizlikten hiç söz etmiyorlar. Zaten Rockefeller ailesinin eşitsizliği suçlamasını beklemek aptallık olur. Hong Kong gibi şehirler tıklım tıkış olsa da, Sibirya ve Sahra Çölü gibi devasa bomboş arazilerin varlığı inkâr edilemez. 

Elitler dünya nüfusunu azaltmak istiyor. Bunu sözde dünyayı korumak için yaptıklarını iddia ediyorlar. Özde ise bizi ‘İşe yaramaz yiyiciler’ olarak görüyorlar. Nüfusta ani bir çakılış işçi ücretlerini çok arttıracağı gibi kaos da yaratacaktır ve aynı kaos kendilerini de yok edebilir. Almanya’da hali hazırda fazla hızlı çakılan nüfusu takviye etmek için göçmen alıyorlar. Almazlarsa elitler için hiç iyi olmaz. Feminizm, Eşcinsellik, Kürtaj konularına yatırım yapıyorlar ve böylece ‘İşe yaramaz yiyici’ olarak gördükleri kimselerin hiç doğmamasını sağladıkları gibi normalde halkın tepki göstermesi gereken şeyleri desteklemesi de sağlanıyor. Elitler bu deneyi çarpıttılar ve ‘Nüfus yoğunluğu tehlikelidir’ sloganları attırdılar.

Peki biz ne yapmalıyız? Shang Yang bence çok önemli argümanlar sunuyor bize. Argo tabirle kafasını ez rejimi. Unuttuğu bir şey: Havuç. Eşeklere sopa ve havuç verilir. Sırf sopa olursa eşek sizi teper. Onun sayesinde Qin devleti yaklaşık 100-150 yıllık bir sürede sınır beyliğinden tüm Çin’in hakimi haline geldi, ama havuç kısmını unuttuğu için 15 yılda sistem köylü isyanıyla yıkıldı. Ama gene de yerine gelen Liu Bang yumuşamalar göstermekle beraber birçok şeyi yerli yerinde bıraktı. 

Ama belki de daha önemli bir konu spiritüel anlamda gelişmiş insanları desteklemektir. Sadece bu insanlar iyiyi ve kötüyü, doğru ve yanlışı hatasız ayırt edebilir. Kaldı ki birçok insan kendisini ruhsal anlamda geliştirmek ister. Shang Yang ise bu konuyu boşlamıştır. O gün mevcut olmayıp bugün olan şey ise propagandadır. Mevcut dünya düzeni çarpıklığını propaganda sayesinde bir ütopya gibi sunmakta ve böylece muazzam bir destek almaktadır.

Fareler devrim yapamadı çünkü onları yönlendirecek karizmatik bir lideri çıkartamadılar. Ancak insan örgütlenmeleri yeteri kadar komplekstir. En kolay ve efektif olarak örgütlenebilen kesim de lümpen proleteryadır. Kaybedecek şeyi olmayan kimseyi yönlendirmek kolaydır. Bakunin işçi sınıfının yozlaştığını söyler, bugünkü Iphone çılgınlığı buna cuk oturan bir örnektir. Amerika’da Kara Panterler, lümpen proleteryayı örgütleyerek deyim yerindeyse egemen sisteme kan kusturmuştur. Buna karşın dünyanın hiçbir yerinde İşçi sınıfı devrim yapmamıştır. Ekim devrimini bile yapan köylülerdir.

İnsanoğlu 25. Evren deneyini yaşamaya doğru emin adımlarla ilerliyor. Bunu durdurabiliriz, ancak çok ciddi çaba harcamamız gereklidir. Sert adımlar da atmak zorunda kalabiliriz. Aksi takdirde türümüz yok olacaktır. Tabii böyle olmasını isteyen de azımsanamayacak kadar kimse mevcuttur. Soru şu: Ne yapıyoruz?

1 cevap
  1. Ahmet Tuna
    Ahmet Tuna says:

    Sosyalist ülkelerde, tüm temel insan ihtiyaçları karşılanmıştı. İş, sağlık, eğitim, barınma, beslenme vs. vs… Ama yürümedi. Yürümeyişini insanın doyumsuzluğuna bağladık. Ama belki de insan sağduyusu, gidilen yolun sonunda, 25. Evren Deneyindeki gibi bir felaketi önceden görmüş ve çanak-çömlek patlatmış olabilir, diye düşünüyorum. İlk bakışta irkiltici görünse de, yeni tasarlanacak yönetim biçimlerinde, belki de Shang Yang gibilerden öğrenilip, sürece katılması gereken doneler olabilir.

    Cevapla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir